Diyabet, hareketsiz yaşamın ve obezitenin yol açtığı sinsi bir hastalıktır. Korunmak içinse bu ikisinden uzak durmak yeterlidir.
Çağın hastalıklarından biri diyabet... Sayılar, tehlikenin boyutunu tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. 1985' te tüm dünyada tahminen 30 milyon diyabetli bulunuyordu. 10 yıl sonra bu sayı 150 milyonun üzerine çıkmıştı. Günümüz itibarıyla ise dünya üzerinde 246 milyon diyabet hastası var ve projeksiyonlar gösteriyor ki 2025' ten önce bu sayı 380 milyona varacak. Artış da özellikle gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşecek.
Sayılarla başladık, devam edelim. Diyabetten yaşamını kaybeden insan sayısı her yıl 3.8 milyonu buluyor. Her 10 saniyede bir, bir kişi diyabete bağlı bir nedenden ötürü yaşamını yitiriyor. Dünyanın herhangi bir yerinde, diyabetten ötürü, her 30 saniyede bir bacak kaybediliyor.
Diyabet, gelişmiş ülkelerde, erişkin grubundaki görme kaybının en önemli nedenlerinden biridir. Diyabetli kişiler, diyabetli olmayanlara göre iki ile dört kez daha fazla kardiyovasküler hastalık geliştirme riskiyle karşı karşıyadır. Kardiyovasküler hastalık, günümüzün sanayileşmiş ülkelerinde, bir numaralı ölüm nedeni olarak kabul ediliyor. Kardiyovasküler hastalıktan ötürü ölüm riski, diyabetli kişilerde, diyabetli olmayanlara göre üç kez daha fazladır.
Diyabetin, körlük, böbrek yetmezliği ve kalp hastalığı gibi yıkıcı komplikasyonları, hem kişi hem de ülkelerin Sağlığı Koruma Programları üzerinde ciddi bir mali yük oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yıllık sağlık bütçesinin yüzde 15' inin diyabete ilişkin harcamalardan kaynaklandığını belirtiyor.
Diyabetli bir kişi, diyabetli olmayan bir kişiye göre iki ile beş kez daha fazla tıbbi amaçlı harcama yapmak zorunda kalıyor. Bu durum, daha sık doktor kontrolleri, çeşitli cihazlardan yararlanma ve ilaç alımı, ayrıca daha yüksek oranda hastaneye yatma zorunluluğundan kaynaklanıyor.
Diyabet harcamalarının, bir ülkenin sağlık bütçesinin yüzde 5 ile 10' unu oluşturduğu tahmin ediliyor. Aile bütçesine yaptığı ekonomik baskı yanı sıra hastalığın yol açtığı stres, sıkıntı, acı ve endişenin yarattığı tahribat da en az ekonomik baskı kadar yıkıcıdır. Çünkü diyabet, kaliteli yaşam standartlarından ödün verilmesi anlamına gelir. Ekonomik ve psikolojik anlamda!
Yalnızca sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenerek obeziteden ve bunun sonucunda oluşan Tip2 diyabetten korunmak mümkündür. 2002' de yapılan araştırmalar, piyasada 17 bin çeşit gıda bulunduğunu gösteriyor. Bunca çeşitlilik arasında bizlere düşen görev, gıda seçiminde canımızın çektiğini değil, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri tüketmek olmalıdır. Besin tüketimi konusunda bilinçli hareket etmek, obeziteden korunmanın ilk koşuludur diyebiliriz.
Doğanın bize sunduğu nimetleri tercih ederek hem vücudumuzu, hem de ruhumuzu sağlıklı beslememiz mümkündür.
NELER DİYABETE YOL AÇAR?
Aşırı gazlı ve şekerli içecekler
Beyaz undan yapılan hamur işleri
Aşırı patates kızartması tüketimi
Sabah kahvaltısı yapılmaması
Kahvaltının poğaça, simit, çay ya da kahveyle geçiştirilmesi
Çikolata, bisküvi, cips gibi besinlerin aralarda atıştırılması
Ya da öğün yerine çok fazla tüketilmesi
İşten eve dönünce abartılı yemek yemek
Yetersiz sebze ve meyve tüketimi
Yetersiz süt, ayran ve yoğurt tüketimi
Protein gereksinimini yumurta, kurubaklagil, tavuk, balık gibi besinler yerine pasta, makarna, çikolata, bisküvi gibi besinlerden karşılamak.
ÖNEMLİ!!! Bu durumda, protein yetersiz, yağ ve karbonhidrat ise fazla miktarda alınır. Bu, aşırı kalori alımı anlamına gelir. Fazla enerji yağa dönüştüğü için obezite sorunu ile karşı karşıya gelinir.